gör
Batman
Hasankeyf
Dicle’nin kıyısında, MÖ 10. binyılın ikinci yarısının izlerini barındıran Hasankeyf Höyüğü, yerleşik hayata geçilen ilk topraklardan biri olduğunu arkeolojik kazılardan ele geçen buluntularla da ispatlamaktadır.
Hasankeyf 640 yılında, Halife Ömer döneminde İslâm ordusu tarafından ele geçirildi. Emeviler, Abbasiler, Hamdaniler ve Mervaniler egemenliğinde kalan yerleşim 1102 yılında Artuklular tarafından ele geçirilmiş ve uzun süre Artuklulara Başkentlik yapmıştır. 1232 yılından itibaren Eyyubiler, 1462 yılından sonra Akkoyunlular 1516’dan itibaren Osmanlıların hakimiyetine girmiştir. Bu denli büyük medeniyetlere ev sahipliği yapan Hasankeyf’te dini, askeri, sivil mimari örneklerinin birçoğu bulunmaktadır.
Hasankeyf’i güney ve güneydoğudan çevreleyen kalkerli arazi yapısının verdiği imkânlarla, sanki doğa ve insanın burada el ele vererek giriştikleri ortak bir çalışma sonucu meydana getirdikleri mağara evler ile oluşturulan derin ve heybetli kanyonlar, muhteşem bir yeryüzü şeklini meydana getirmiştir. Binlerce mağaranın bulunduğu bu bölge, dünyada benzeri az bulunan bir doğa harikasıdır.
Batman Müzesi ve Müze Park
Bölgenin önemli müzelerinden biri olan Batman Müzesi, Paleolitik-Neolitik, Ilısu ve Hasankeyf Salonu olmak üzere 3 teşhir salonuna sahiptir. Müzede, Paleolitik Dönem’den Orta Çağ’a kadar geniş tarih yelpazesinde yaklaşık 500 adet eser sergilenmektedir.
Mor Kuryakos Manastırı
Süryani Hristiyanları tarafından kutsal kabul edilen Turabdin bölgesinin en uç noktasındaki Mor Kuryakos Manastırı, bu bölgede yer alan 80’e yakın kilise ve manastır içinde önemli bir yer tutmaktadır.
Manastıra girişteki ana kapı üzerinde ve avlularda kemer ve duvarlar üzerinde olmak üzere Süryanice yazılmış birçok kitabe mevcuttur. İlk kitabede Haleb’li Salibo isimli bir şahıstan bahsedilmekte ancak, manastırın yapım tarihi hakkında bir bilgi verilmemektedir.
Hızır Bey Cami
Hızır Bey Cami Batman'ın Kozluk ilçesinin merkezinde bulunur. Kozluk ilçesinin en büyük camisidir. 1485 yılında yapılmıştır. Caminin kitabesinde Hızır Bey tarafından yaptırıldığı yazmaktadır.
İbrahim Bey Cami
Caminin giriş kapısı üzerindeki kitabeye göre, 1705 yılında yaptırılmıştır. Caminin minaresi beş kenar bir kaide üzerine inşa edilmiş olup mimari yapısında üstün bir sanat değeri ve ince bir zarafet vardır. Ayrıca minare çift yollu olarak inşa edilmiştir. Bu yollardan bir tanesi 100, diğeri de 99 basamaklıdır.
Hasankeyf Kalesi
Dicle Nehri kenarından ortalama 93 metre yükseklikte yekpare kaya kütlesi üzerine kurulmuştur. Doğal yapısına uygun surları ve görkemli kapılarıyla “Yukarı Şehir” olarak da adlandırılan İç Kale, stratejik önemi nedeniyle MS 4. yüzyılda Roma İmparatorluğu tarafından askeri üs olarak kullanılmış olup 1970’li yıllara kadar da yerleşim alanı olarak kullanılmaya devam etmiştir.
Binlerce evin yer aldığı kalenin manzaraya en hâkim noktalarında, hükümdar aileleri için sarayların inşa ettirildiği görülmektedir. Kalenin doğu ve güney doğusundaki vadide mağara iskanı olarak nitelendirilebilecek çok sayıda ev ve dükkân yer almaktadır. Buradaki konutların çoğu kayaya oyulmuş olmakla beraber birçok evin önünde kuyular, sarnıçlar bulunmaktadır.
Kalenin dikkat çeken bir özelliği de buraya gerek Eyyubiler gerekse Artuklular döneminde kaynak suyu çıkarılmış olmasıdır. Kaleden daha yüksek mevkilerde yer alan membalardan zaman zaman yerlere toprak künkler yerleştirilerek; zaman zaman da kayalar oyularak, kaleye su ulaştırılmıştır.
İç Kale’nin ilk giriş kapısı ile surlar ve Büyük Saray’ın ana kütlesi Roma Dönemi’nden kalmadır. Ulu Cami’nin ilk yapısı, Büyük Saray’ın bir bölümü e gibi birer Artuklu eseri olan ve kente ikinci kimliğini kazandıran Artuklu Devleti’nin eserleri yer alır. Yukarı Şehir’in günümüze yansıyan görüntüsünü Eyyûbi Dönemi eserleri oluşturmaktadır. Küçük Saray, Büyük Saray’ın bir bölümü ile üç kale kapısı Eyyûbiler tarafından yapılmış veya onarılmıştır. Kalede; Büyük Saray, Küçük Saray, Ulu Cami, Yusuf Ağa Konağı gibi kültür varlıkları yer almaktadır.
Büyük Saray
Büyük Saray, İç Kale’de, kalenin en hâkim noktası olan üst kısımda, bulunmaktadır. Bulunduğu noktanın yanı sıra taşıdığı anıtsal ölçüleriyle yapının önemi anlaşılmaktadır. Roma döneminde garnizon amaçlı kullanılan yapının, Artuklu ve Eyyubi döneminde saray olarak kullanıldığı düşünülmektedir. Büyük Saray yaklaşık 2.300 m2’lik bir alanı kaplamaktadır. Sarayın ne zaman yapıldığı konusunda herhangi bir kitabe bulunmamaktadır. Ancak Roma dönemi askeri garnizonu olduğu plan ve mimari özelliğinden anlaşılmaktadır. İç kale savunmasını üstlenen muhafız birliklerinin de barındığı askeri bir yapıyı işaret eden, birbiriyle bağlantılı büyük koridor ve salonlar, faklı büyüklükte odalar ve bağımsız üniteler yer almaktadır.
Küçük Saray
Kalenin kuzeydoğu ucunda, çevreye hâkim bir noktada bulunmaktadır. Kaya kitlesi yontularak düzleştirilmiş ve kule görüntüsü oluşturulmuştur. Küçük Saray’ın 1328 yılında Eyyubi sultanı Mucureddin Muhammed tarafından yaptırıldığı tarihi kaynaklardan bilinmektedir. Dikdörtgen planlı, üzeri sivri beşik tonoz örtülü, tek mekânlı bir seyir köşküdür. Sudan korunması için mevcut yerinde yükseltilerek korunması sağlanacaktır.
Ulu Cami
İç kalede Yukarı şehrin kuzey tarafında, sarayın harem bölümünün güneybatısında yer almaktadır. Değişikliğe uğramış ve oldukça tahrip olmuş haliyle günümüze ulaşmıştır. Caminin kim tarafından, ne zaman yaptırıldığı bilinmemektedir. Kalenin en yüksek noktasında bulunan Roma dönemi tapınağı üzerine inşa edildiği düşünülmektedir. Plan bakımından Artuklu devri camileri ile benzer özellikleri göz önünde tutularak, Artuklu eserlerinin bir devamı olduğu söylenebilir. Artuklu dönemi öncesi kilise olduğu da diğer bir görüştür. Eyyubi Sultanı el-Melik el-Adil Muricuddin Muhammed’in (726-736) hükümdarlığa geçince büyük imar faaliyetlerine giriştiği ve 728/1325 yılında Ulu Camini yaptırdığı bilinmektedir. 1930’lardan sonrada onarım görerek ilave bölümler eklenen Ulu Cami doğu-batı doğrultusunda mihrap önü kubbeli enine dikdörtgen planlı, tek sahından oluşan bir plan şemasına sahiptir. Moloz taşlarla yapılan minarenin kuzey cephesinde alçı süsleme ve alçıdan yazılmış kitabe mevcuttur. Kuzeyinde geniş bir avlusu bulunmaktadır. Avlu düzgün kesme taş malzemeyle döşenmiş, cami giriş eyvanı önünde bir havuzu ve alt kısmında su deposu-sarnıcı bulunmaktadır.
Hasankeyf Müzesi
Hasankeyf Müzesine Batman, Diyarbakır ve Mardin Müzelerinden eser nakli yapılmıştır. Hasankeyf kazılarının yanı sıra Batman, Mardin, Siirt ve Diyarbakır’daki 20 kadar kurtarma kazısından çıkarılan eserler ile satın alma hibe yoluyla Batman, Diyarbakır ve Mardin müzelerine kazandırılan eserlerin Paleolitik, Neolitik, Kalkolitik, Tunç, Demir, Orta çağ, Roma, Artuklu ve Osmanlı dönemlerine ait 2973 eserin yer aldığı müzenin en zengin koleksiyonunu arkeolojik, sikke ve etnografik eserler oluşturmaktadır.
Alt ve üst kat teşhir salonlarında jeomorfolojik salondaki taş türleri, fosiller; prehistorik döneme ait buluntuların yanı sıra 2000-2018 yılları arasında bölgedeki 4 ilde gerçekleştirilen yüzey araştırmaları ile kurtarma kazılarından Neolitik, Kalkolitik, Tunç, Demir, Orta çağ, Yeniçağ ve 20. yy. ilk çeyreğine kadarki dönemlere ait zengin eserler ile hemen hemen her döneme ait canlandırmalar dikkat çekicidir.
Arkeopark
Hasankeyf tarihi yerleşiminin Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde Dicle Nehri’nin toprak ve su kaynaklarının geliştirilmesine ilişkin çalışmalar doğrultusunda, 1954 yılında DSİ Genel Müdürlüğü tarafından başlatılan ve 2006 yılında fiilen inşasına başlanan, 2019 yılında su tutan Ilısu Barajı ve Hidroelektrik Santrali Projesinin göl alanında kalması nedeniyle, sudan etkilenen kültür varlıklarının korunması ve kurtarılmasına yönelik çalışmalar gerçekleştirilmiştir.
Hasankeyf’te Aşağı Şehir’de bulunan ve barajdan doğrudan ya da kısmen etkilenen mimari mirası oluşturan anıt eser ve kalıntılarının özgünlüğü korunarak, mimari, estetik değerleri kadar tarihi, kültürel değerlerini, bulunduğu çevredeki konumları, doku bağlamları ile birlikte mevcut sosyal ve kültürel değerlerine katkı sağlayacak şekilde korunmaları hedeflenmiştir. Taşıyarak Koruma yöntemleri anıtların kurtarılmasında benimsenen ana koruma yaklaşımı olmuştur. Bu çerçevede baraj su tuttuğunda oluşan Yarımadada Hasankeyf Müzesi yerleşkesinin yakınında Hasankeyf Aşağı Şehrin analojisi olarak tasarlanan Arkeopark alanına; Er-Rızk Cami, Artuklu Hamamı, Süleyman Cami, Koç Cami, Kızlar Cami, Zeynel Bey Türbesi, Orta Kapı ve İmam Abdullah Zaviyesi bütüncül, bloklar halinde ve birim elemanlarına ayırarak ileri mühendislik tekniklerinin uygulandığı mimari koruma yöntemleri ile taşınmış, bir kısmı geleneksel inşa teknikleri kullanarak yeniden inşa edilerek eserler mimari bütünlüğüne kavuşturulmuştur. Sudan kısmen etkilenen kısımları su altında, diğer kısımları ise restorasyonu yapılarak sergilenen Yamaç Külliyesi özgün yerinde ziyaretçilerini beklemektedir.
Zeynel Bey Kümbeti
Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan’ın oğlu Zeynel Bey için yapılmış olup Akkoyunlu Beyliği Dönemi'nden (1462-1487) kalma bir anıt mezardır. Zeynel Bey Kümbetinin kuzey kapısı üzerindeki kitabeden türbenin Akkoyunlu hükümdarı Sultan Hasan (Uzun Hasan) Bahadır Han’ın saltanatında, oğlu Zeynel Bey için yaptırıldığı öğrenilmektedir. Ancak kitabede tarih verilmemiştir. Ancak Zeynel Bey’in 1473 yılında Akkoyunlu ile Osmanlılar arasındaki Otlukbeli Savasında şehir olduğu bilinmektedir. Bu nedenle 15. Yüzyılın son çeyreğinde yapılmış olduğu düşünülmektedir. Aynı kavsara kemerin iç yüzeyinde çini süsleme ustası olarak Pir Hüseyin ismi yer almaktadır.
Gövde kısmını dıştan çevreleyen alt alta 3 sıra halindeki çinilerle yazılmış “Allah-Muhammed-Ali” yazıları, kümbetin mimari yapısına ayrı bir estetik vermiştir. 14. Yüzyıldan itibaren Orta Asya’dan Azerbaycan’a kadar hâkim olan klasikleşmiş mimari stilin Anadolu’daki tek örneği olan bu silindirik yapı, üzerindeki çini süsleme yazılar ve kitabesiyle dikkatleri üzerine çekmektedir.
Artuklu Hamamı
Dicle kıyısında, “Osmanlı Hamamı” veya “Mescidi” olarak bilinen kalıntının altında, klasik planda tasarlanmış bir Artuklu hamamı ortaya çıkarılmıştır. 12. yüzyılın ortalarında, Artuklular döneminde inşa edilen Hamamın Dicle nehrinin taşkınları sonucu yıkıldığı Osmanlı döneminde yeniden inşa edildiği anlaşılmıştır. Soyunmalık kısmı ayakta olup, aralık, ılıklık, sıcaklık ve cehennemlik bölümleri kalıntı halinde olmak üzere Hasankeyf’te günümüze toprak üzerinde ulaşmış tek hamam örneğidir.
İmam Abdullah Zaviyesi
Hz. Muhammed’in soyundan geldiğine inanılan ve yöre halkı tarafından büyük saygı gösterilen İmam Abdullah’a ait türbe çevresinde zamanla eklemlenen yapılar topluluğudur. Zaviyenin XII. yüzyılda Artuklular zamanında yapıldığı; yıkılması sonucu İmam Abdullah’ın türbesinin bulunduğu mekân esas alınarak Eyyûbi Sultanı Takıyyeddin Abdullah (1249-1294) zamanında yeniden inşa edildiği; türbe girişindeki kitabeye göre 878 (1478) tarihinde Akkoyunlular tarafından tamir edildiği düşünülmektedir.
Orta Kapı
Hasankeyf İç Kaleye çıkışta bulunan 4 kale kapısından üçüncü olan Orta Kapı’nın üzerinde bulunan tek sıra nesih kitabesine göre Hicri 820 (Miladi 1416) senesinde Eyyübi Döneminde Sultan Süleyman tarafından inşa ettirilmiştir. Orta Kapının üzerindeki tılsım içeren motifler, uçları palmetli ejder figürü kabartması gibi bezemeleriyle Eyyubi taş işçiliği ve süsleme sanatını yansıtmaktadır.
Şehabiye Medresesi (Sultan Süleyman Külliyesi)
Külliye Melikü’l Adil Şehabeddin Gazi tarafından 1351-1354 yılları arasında yaptırılmıştır. Üç tarafı revak ve öğrenci odalarıyla çevrilen bir avlu ile güneyindeki derslikler, müderris odaları ve mescit bölümlerinden oluşmaktadır. Mescidin batısına, küçük ölçekli kapalı bir avlu eklenerek bitişiğindeki metruk bir Artuklu medresesine geçiş sağlanmıştır. Avlunun güneyindeki eyvanın iki yanında yer alan büyük odalardan birisi buraya defnedilen Şehabeddin Gazi ile veba salgınında ölen üç oğlu; diğeri ise Sultan Süleyman için türbe haline getirilmiştir. Sultan Süleyman, 1406-1416 yılları arasında medresenin doğu cephesini yenileyerek muntazam kesme taş malzemeden yapılmış minare, taç kapı ve çeşme ile birlikte medreseye anıtsal bir görünüş kazandırmıştır.
Minare kaidesindeki kitabeye göre Eyyûbi Sultanı Süleyman tarafından 1407 yılında yaptırılmıştır. Külliyenin doğu ucundaki türbede 1432’de ölen Sultan Süleyman’ın türbesi olduğu sanılan, cami, medrese, imaret ve türbelerden oluşmaktadır. Albert Gabriel yapıyı cami ve tekke olarak niteler.
Koç Cami
Kitabesi bulunmadığından ne zaman ve kimler tarafından yapıldığı bilinmemektedir. Büyük ihtimalle XII. yüzyıl başlarında yapılmış bir Büyük Selçuklu Dönemi eseri olmalıdır. Mimarisi yanında mihrabında ve mihrap önü mekâna girişteki kapısında bulunan alçı süslemeleri bu dönemden günümüze ulaşan nadir örneklerdendir.
Kızlar Cami
Kızlar (Eyyubi) Cami’nin ne zaman ve kimin tarafından yapıldığı bilinmemektedir. Orta avlunun dört köşesinde kubbeli birer yapı bulunmakta olup, Anadolu’daki nadir anıt mezarlar külliyesidir.
Er-Rızk Cami
Avluya geçiş kapısında bulunan kitabeye göre Hasankeyf Eyyubi meliki Ebu’l Mefâhir Süleyman tarafından 1409 yılında yaptırılmıştır. Güneydeki ibadet mekanının bir bölümü, heyelan yüzünden yıkılmış, harimin kuzey duvarına mekânlar eklenerek camiye çevrilen bölüm, avlu giriş cephesi, taç kapı ve minaresi günümüze ulaşmıştır.
Artuklu mimarisinde görülen camilerde revaklı iç avlu planı ile zengin taş işçiliğine sahiptir. Minaresi çift sarmallı olup, taç kapı ve harim duvarındaki işçilik hem Anadolu hem de Kuzey Suriye yapı geleneği ile benzerlik göstermektedir.
Yamaç Külliyesi
Aşağı kentin doğusunda, mağaralardan kuzeye doğru uzanan yamaçta kazılarla cami merkezli bir külliye ortaya çıkarılmış ve “Yamaç Külliyesi” olarak adlandırılmıştır. Cami, medrese, zaviye ve bekar hamamından oluşan bir külliyenin büyük bölümü yıkılmıştır. Bir kısım kalıntıları baraj gölü altında korumaya alınan külliyenin harim ve hamam kısımlarının restorasyonu yapılarak özgün yerinde korunması sağlanmıştır.
Kandil Kalesi
Kozluk ilçesinin 6 km kuzey batısında, Sason’a giden eski yol üzerindeki Bölükkonak (Hergemo) Köyü’nün güneyinde bulunan bir tepe üzerinde inşa edilmiş olan bu kale, doğudaki kalelerin tahkimi amacıyla ve dış güçlerin Erzen bölgesine girişini önlemek üzere 4.yüzyılın ilk çeyreğinde Bizanslılar tarafından inşa edilmiştir.
Rabat Kalesi
4.yüzyılın başından itibaren Erzen bölgesinin paylaşımı konusunda Perslerle Bizanslılar arasında başlayan savaşlar, yüzyılın sonuna kadar devam etmiştir. İşte bu dönemde savunma amaçlı olarak karşı taarruzların bertaraf edilmesi için Bizanslılar tarafından Sason, Kozluk ve Bitlis üçgeninde çok sayıda savunma amaçlı kaleler kurmuşlardır. Kozluk ilçesinin 18 km. kuzeyinde bulunan Yanıkkaya (Rabat) köyündeki Rabat Kalesi de bunlardan bir tanesidir.
Batman Kütüphanesi
Dış cephesi kitap şeklinde dizayn edilen, 4 katlı Batman kütüphanesi yaklaşık 8 bin 300 metrekare kullanım alanına sahip ve bölgenin en büyük kütüphanesi olmasıyla öne çıkmaktadır. Aynı anda 1200 kitapseveri ağırlayabilecek kapasiteye sahip olmasından dolayı öğrenci, yerel halk ve gezginlerin gözdesi olan Batman kütüphanesinde her yaş grubundan her çeşit okuyucuya hitap eden, çok dilli, güncel ve zengin bir kitap koleksiyonu mevcuttur.
Kütüphanede yabancı dil öğrenenler için dil atölyeleri, ülke gelişimine yüksek katkı sağlayabilecek yetenekli öğrencilerin keşfedilip desteklenmesi için bilim atölyeleri, hobilerini geliştirmek isteyenler için masa tenisi, kum havuzu ve dart tahtası, ve bahçesinde çeşitli sebze ve meyvelerin yetiştirildiği bir alan da mevcuttur.
Okuma ve araştırma salonları, görme ve işitme engelliler ile çocuklar için özel alanların bulunduğu çocuk dostu kütüphane, Uluslararası Kütüphane Dernekleri ve Kurumları Federasyonunca (IFLA) düzenlenen yarışmada, dünyada "tanınmayı hak eden" 32 kütüphanesinden biri olarak gösterilerek Türkiye’nin yurtdışında tanınmasına katkıda bulunmuştur.
Batman kütüphanesi haftanın her günü sabah saat 8’den akşam 10’a kadar hizmet vermekte ve her yıl 300 bin kadar kitapsevere kucak açmaktadır.